Risk, Risk Analizi ve Risk Mühendisliği’nin Tarihi
Risk, en temel haliyle tehlikeli bir durumun gerçekleşme olasılığını ifade eder. Bu tanım, riskin başlangıcını tehlike ile ilişkilendirir. Tehlikenin canlılar için hayatın başlangıcıyla birlikte ortaya çıktığını, farklı şekil ve boyutlarda sürekli var olduğunu düşünürsek risk algısı ve risk yönetiminin hayatta kalmak isteyen canlılar için vazgeçilmez bir unsur olduğu sonucuna ulaşırız.
İnsan örneğinde, yaşamını ve soyun devamını sağlamak için iklim etkilerinden, zararlı besinlerden, hastalıklardan kaçınan insan hayatta kalarak ve sürekli gelişerek modern medeniyeti inşa etmiştir. Halen bu gelişim devam etmektedir. Basit gruplardan günümüzün karmaşık kent yaşantısına geçişteki bu muhteşem başarı ancak doğru risk yönetimiyle mümkün olabilmiştir.
Risk kavramının çok eski dönemlere kadar uzandığı kesin olsa da net bir tarihle ilişkilendirilememektedir. Bu durum en temel şekliyle yaşamın başlangıcından itibaren riski bir şekilde yönettiğimize kanıt olarak sunulabilir. Bazı tarihçiler risk kavramının antik dönemlerde zar, kemik vb. eşya ile oynanan oyunlarla birlikte ortaya çıktığını ve kuramsal olarak Dante ve Galileo’nun yazılarındaki olasılık kavramından beslenmiş olabileceğini ortaya sürer.
Tarihteki ilk risk uzmanlarının ve ilk yazılı risk analizinin MÖ. 3200 civarında medeniyetin de başlangıç noktası olan Mezopotamya’da ortaya çıkması çok da şaşırtıcı olmaz. O dönemde yaşayan ve kendilerine Asipu denilen bir grup, hastalıkları iyileştirmek için büyüye benzeyen birtakım ritüeller yapıyordu. Bir süre sonra hasta olan ve ölen insanların vücutlarında beliren semptomlardan çıkarımlar yapmaya başladılar. Artık kâhin gibi hangi hastanın iyileşmeye ya da ölüme yakın olduğunu anlayabiliyorlardı. Ev ev dolaşıp insanlarla konuşarak semptomları dinlemeye ve tahmin yürütmeye, aynı zamanda iyileştirici tedavilerde bulunmaya başladılar. Gözlemlerini, semptomlarla ve sonuçlarıyla besleyerek çalışan Asipu’lar tarihteki ilk risk analizlerini yapan uzmanlar olarak adlandırılabilir.
Asipu’ların sağladığı risk analiz hizmeti sağlıkla sınırlı da değildi. Din adamları olarak özel birtakım güçleri olduğuna inanıldığı için ev inşaatı için en uygun yeri arayanlar, evlenmek üzere olanlar ya da ticari girişimlerinin sonuçlarını merak edenler danışmanlık hizmeti için onlara başvururlardı. Asipu’lar hizmet verdikleri konuda bilgi toplamaya başlar ve topladıkları bilgiyi bir deftere kaydederlerdi. Kendilerinin özel güçleri sayesinde ulaşabildiklerini ileri sürdükleri Tanrı’dan gelen bilgiyi de en önemli kaynak olarak yazdıklarına ekleyip seçeneklerin olumlu ya da olumsuz etkilerini değerlendirerek her biri için artı veya eksi şeklinde tabloya işlerlerdi. Sonuçta en çok artısı olan seçeneği bir kil tablete kazıyarak müşterilerine verirlerdi.
2500 yıl önce Sun Tzu’nun savaştaki kazanma ihtimalini belirlemek için kurmaylarına savaş alanındaki tehlikelerle ilgili risk analizi yaptırdığı da bilinmektedir. Yüzyıllar boyunca savaşlarda ve ticarette çeşitli boyutlarda yararlanılan risk analizi, 17. yüzyılda olasılık teorisinin de gelişmesiyle modern anlamdaki halini alır.
Risk analizi artık kavramsal olarak netleşmiş ve çok geniş bir boyutta işlevsellik kazanmıştır. Bu boyutlardan biri olan sigortacılıktaki etkisinin ve öneminin artması ise sanayi devrimiyle birlikte mümkün olur. Buharlı makinelerin ortaya çıkması, endüstrinin gelişmesi, kentli nüfusun artması, ticaretin yaygınlaşması, doğal afet tehdidi risk analiz çalışmalarını da boyut değiştirmeye ve yeni risk faktörlerini değerlendirmeye, gelişmeye zorlar.
Risk analizinin insanlığın kurduğu medeniyetin sürekliliğini sağlamadaki rolü, yoğun yerleşim bölgelerinde ahşap evlerin devasa yangınlara sebep olma riski göz önünde bulundurularak bu malzemenin yoğun yerleşim yerlerinde terk edilmesi, inşaat sektörünün gelişerek günümüz modern şehirlerinin oluşmasına, soğuk savaş döneminde askeri ve politik gerilimlerin en şiddetli olduğu anlarda dahi nükleer silahların kullanılmamasına kadar uzanmaktadır.
Sigorta şirketlerinin ve modern sigortanın doğduğu yer olarak kabul edilen İngiltere’nin aynı zamanda ilk risk mühendislerinin de ortaya çıktığı yer olması hiç şaşırtıcı olmasa gerek. 19.yy’da buhar kazanlarının kullanımının hızla yaygınlaştığı İngiltere’de, kazanlarda patlama ve hasarların da artması üzerine bir grup yatırımcı “Manchester Steam Users” adında bir dernek kurarak buhar kazanlarında uzmanlaşmış bir grup makine mühendisini işe alır. Bu kişilerin görevi kazanlarda geçekleşecek olası hasarları engellemeye yardımcı olmanın yanı sıra tesis verimliliğini artıracak önerilerde bulunmaktır. Günümüzde de halen geçerli olan bu çalışma konseptinin dikkat çeken başarısı ve ortaya çıkan ihtiyaçlar üzerine 1858 yılında ilk mühendislik sigortaları şirketi kurulur. 1872 yılında da günümüzde “makine kırılması” teminatı olarak bilinen teminat oluşturulur. Kâr kaybı teminatlarının ortaya çıkması sonraki yüzyılın başlarına denk gelir. Bu akışta hasar istatistiklerini teknik bilgileriyle harmanlayarak risk azaltıcı ve iyileştirici tavsiyeler vererek danışmanlık yapan Manchester Steam Users’ın makine mühendislerini ilk risk mühendisleri olarak tanımlamak yanlış olmaz.
Eğer bu tarihi akışı biraz daha sadeleştirirsek, önce değer yaratıldığını (kazan) sonra bu değerlerde kayıplar yaşandığını (hasar) ve bu hasarları önlemek için teknik bilgisi olan ve riski analiz ederek danışmanlık verebilecek uzmanlardan destek alındığını görebiliriz. Bu yöntemle riskin doğru analiz edilmesi sigorta şirketlerinin ve sigorta teminatlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu olağan akış bize sigortacılıkta risk algısı ve yönetiminin nasıl şekillendiğini gösterdiği gibi geleceğinin de en doğru şekilde nasıl şekillendirilmesi gerektiği konusunda yol göstermektedir.
İlerleyen dönemlerde yangınla mücadele sistemlerinin gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması bu sistemlerin tasarımını üstlenen kişilerin yani yangın mühendislerinin buhar kazanlarındaki sürece benzer şekilde risk yönetimine de dahil olmasına neden olmuştur. Günümüzde risk mühendisliğinin çalışma alanları yangın ve makine kırılması gibi temel alanlar dışında yan alanlara doğru da genişlemektedir.
Ülkemizde ise ilk risk mühendisinin ne zaman görevlendirildiği konusunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Sigortacılık gibi risk mühendisliğinin de geç dönemde ülkemize girdiği kesindir. Bu nedenle sigorta şirketlerinde ilk risk mühendisinin de özel yatırımların artmasının ve rekabetçi fiyatlandırmaya geçilmesinin hemen ardından 1990’lı yıllarda görevlendirildiği tahmin edilmektedir.